İdare hukuku, bireyin hak ve hürriyetlerinin idareye karşı korunmasını ve dengelenmesini sağlayan bir hukuk dalıdır. Bu amaçla idari mekanizmanın işlenmesinin ve ilerlenmesinin nasıl yapılacağını göstermektedir. İdarenin işlem ve eyleminden kaynaklı zararlar, idari mahkemelerde görülmektedir. İdari mahkemeler, her çeşit eylem ve işlemlere karşı açılan davalara bakmakla görevli olup yargı koluna bağlı mahkemelerdendir. İdari mahkemeler, genel görevli bağımsız mahkemelerden biridir ve özel yetki verilmediği müddetçe bölge idare mahkemelerinin davalarına bakma yetkisi yoktur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m. 1’de, idare hukuku davalarının kapsam ve niteliği açıklanmıştır: “1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir. 2. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.” Dolayısıyla idare mahkemelerinin işleyiş ve kuruluşu da bu kanun kapsamına dâhildir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari dava türleri üç kısımda açıklanmıştır. Bu davalar genel olarak m. 2/1’de şöyle sıralanmıştır: “a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” Bu bağlamda iptal davaları ve tam yargı davaları olarak sınıflandırma yapılmakla birlikte idari sözleşmelerden çıkan uyuşmazlıklara yönelik davalar da idare hukukunun konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte idari yargıda önemli bazı ilkeler arasında; idari mahkemelerin görevleri sırasında yasallık, tarafsızlık, eşitlik, hukuki yarar, adil yargılama gibi hususlar yer alır. Söz konusu ilke bütünlüğü, hukuka uygun şekilde işleyişin sağlanmasını gerektirmekle birlikte idari yargı sırasında dikkat edilmesi gereken kuralların tamamı mevzuat ve içtihatlar dâhilinde netleştirilmiştir.
İdare Hukuku Davalarının Açılma Süreci ve Dava Örnekleri
İdare hukukunda dava açma süresi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7/1. maddesinde; özel kanunlarda ayrı süre gösterilmediği takdirde Danıştay ve idare mahkemelerinde ve vergi mahkemelerinde otuz gün olarak belirtilmiştir. Ayrıca m. 8’de dava açma sürecine yönelik yükümlülük şöyle açıklanmıştır: “Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.” Bu doğrultuda; idari uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapılmasından sonraki tarihi izleyen günden itibaren dava açma süresi başlamaktadır. Bu durum idare ve vergi mahkemeleri arasında uyuşmazlıkların hem olumlu hem de olumsuz örneklerinin olabileceğini göstermektedir. Bu uyuşmazlıklara ilişkin açılan davaların yanı sıra iptal ve tam yargı davaları, idare hukukunun kapsamlarını oluşturur. İdare hukuku çerçevesinde açılan davalardan bazıları ise şunlardır:
-
Memuriyetle ilişkili atama, disiplin cezası davaları,
-
Belediyelerin imar planlarının iptal edilmesine yönelik açılan davalar,
-
Öğrencilerin not ve sınıf geçme işlemleriyle ilgili davalar,
-
Öğrencilikten ya da memurluktan atılmaya ilişkin davalar,
-
Tayin, terfi, yükselme ve atama işlemlerine yönelik davalar,
-
İdari sözleşmelerden doğan davalar,
-
İdarenin hukuka aykırı işlemlerinden doğan iptal davaları,
-
Kamulaştırma konusu kapsamında açılabilecek davalar,
-
İdarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanan, kişisel hakları doğrudan muhtel olanlarca açılan tam yargı davaları,
-
İmar davaları,
-
Güvenlik soruşturma davaları,
-
Meslekten ihraç davaları,
-
Hukuka aykırı disiplin cezalarına ilişkin davalar.